DJ_ONUR********HOŞGELDİNİZ.
             





















sinsice gelir ayrılık..
apansız vurur hiç beklemedeğin anda..
gardını almanı beklemez..
en çok sevdiğin anda gelir birden bire..
en çaresiz olduğun anda gider ardına bile bakmadan..
umutların katili olur, faili belli..
ama kanıt yoktur ortada delil olarak sunulacak..
bir başına bırakır..
koca dünyada bir ben varım sanır insan..
derin bir sessizliğe gömülür..
kendi sessizliğinden yorulur kulakları..
beyin idrak yeteniğini kaybeder..
donakalır gözler..
eller soğur..
ayaklar çözülür..
ağız konuşmaz olur..
sadece bir organa iş düşer..
kalp..
o da kendi içinde kırılır durur..
 







Aşka, Geç Kalma!

SİTE SAHIBI DJ_ONUR  
  İSTEYE GIRIŞ
  ZİYARETCI DEFTERI
  SILAYT FOTO
  ONURFM CANLI DINLE
  KAYIT UYE OL
  UYE OL MUTLU OL
  YARDIM DERNEKLERİ
  İSLAM VE BİZ
  => DJ_ONUR ŞİİR
  RESIMLERIMIZ
  SİTE GİRİŞ İNTRO
  İL İLCE YEREL HABER
  youtube
  İDEAL MESLEYINIZ
  ANKET YAP
  SPOR CANLI
  VİDEO İZLE SUPER
  OYUN MERKEZİ
  DUYURULARIMIZ
  Osmanlıda giyinim
  BURSA
  YEMEK TARIFLERİ - SON YENİLİKLER
  DJ_ONUR
  GAZETELER
  MP3 ODASI
  HABER MERKEZİ
  TIKLA GİRİŞ YAP
  KISISEL GUNCEL SAYAC
  UYE OL MUTLU OL
  2008 RESIMLERIM
  AŞKIMIN DUNYASI
  DERIN SEVDA
  KARA DENIZDEN AŞK
  Yeni Download Populer
  SIRLAR DUNYASI
  BIR HAYAT BİR HİKAYE
  SÜRÜCÜLER (DRIVERS
  SOHBET ODASI
  SİTENE TC KİMLİK
  PROGRAM KATEGORİLER
  SAYIMIZ FARKIMIZ
  Ülkelerin Tanıtımı
  Tarihte Bugün
  Telefon Şakaları
  Kayan Popüler Videolar
  Değişen Resimler
  ÖNEMLI DUYURU
  TV SOHBETI YAPABILIRSINIZ HEM TV IZLEYIN
  RÜYA TABİRleri
  İSİMLER VE ANLAMLARI
  KENDİ RADYONU KUR DJ OL
  GAZETE YAZARLARI
  KOMEDI BULMO
  BİR HİKAYE
  İLK MEKTUP
  Azerbaycan'ın Tanıtımını
  Tv Rlevizyon Hakkında Bilgi Tarihi Nedir
  OSMANLI Hakkında Bilgi Nedir Kimdir
  Fatih Sultan Mehmed (II. Mehmed)
  Mynet Nedir Hakkında Bilgi
  MSN Mesenger Hakkında Bilgi Tarihi Nedir
  Cem Uzan Hakkında Bilgi Kimdir
  Microsoft Hakkında Bilgi Tarihi Nedir
  Google Google Hakkında Bilgi Google Tarihi
  Müslüman virüs pornoyla savaşıyor!!!
  İkizler kendilerine özgü dil geliştirdi
  Dünyanın en pahalı 10 şehri
  Nükleer Silahlı Ülkelerin Sıralandırılması
  başörtüsü
  BAŞKA BIR DUNYA
  ŞARKI SÖLZERİ
  efektli gul
  pencere gif
  online bilgi
  DOGA GIFLERİ
  DİNİ GİFLER
  CİCEK RESİMLERİ
  DOST SİTELER
  Sigaranın faydaları süper
  AŞK OLCER
  SUPER ŞİİR OKU
  İDAA VE SON MACLAR
  SUPER ŞİİR
  gulsum şiir
  Ben Senin ugruna ölürüm
  MARALIM SIIR
  GuZéL DiYé SéVénin
  SUPER SÖZLER BUNAR
  Sapka kanunun getirdikleri
  Söze Köz Düşürdüler
  KOKU
  Hücremde sessizlik
  DJ HULYA DJ DERYA DJ Rachael Star
  s
  ORNEK
             

 


 DJ_ONUR

    Bugün kendimi sevgi katili bir suçlu olarak görüyorum. Suçum erken gelmek dünyaya. Ya da yaşamaya geç kalmam. Birini çok sevdim. O da beni sevdi. Ben O’nu aşkla sevdim.Ama söyleyemedim. Ya da defalarca söyledim, O anlamak istemedi. Nedeni bu güzel duyguyu yaşamaya geç kalmış olmam!

Ben onu tanıdıkça sevgim katmer katmer arttı. Taşacak duruma geldi. Sığmadı yüreğime.. Büyüyen sevgimle anladım ki O’nu gerçekten seviyorum.

Son birkaç ayın mutluluğunun sebebini şimdi anlıyorum. Tüm sevincim seni sevmekten ya da sevildiğimi sanmaktanmış. Şimdi yoksun... Eski karanlıklar sarmış beni. Anlıyorum ki seni çok sevmişim. Neşem de, sevincim de senmişsin.

İyiden güzelden yana bir kavgam oldu hep. İnsanların mutluluğunu düşünürken kendi mutluluğum için çok geç kaldığımı anlamam da çok geç oldu. Meğer kendim için parmağımı bile kıpırdatmamışım. Bugüne kadar ertelediklerimi gözden geçirdim. Bugüne geldiğimde hiç birini yapmamış olduğumu gördüm. Peki insanları sevmemin karşılığı ne oldu? Kurşunlara hedef olmak, polis jopu, ayak parmaklarımın sızısı bir yana; yoksul, mutsuz bir hayattan başka elimde kalan ne?

Her şeyi yeniden denemek... Çocuk olmak örneğin. Ya da onbeşinde bir kıza aşık olmak mümkün mü?
Saçlarımızda başlayan aklar... Alnımızda vadiler çizen, göz çevremizi saran yılışık çizgilerde ne? Neyin bedeli bu, yaşayamadıklarımızın mı?

Bedenimiz beynimize ihanet etmeye başladıysa.. Emir-komuta mantığa ters işliyorsa... Örneğin kollarımızı gereksiz görmeye başladıysak.. Bedenimiz bize çoktan boş gelmeye başladıysa.. Öyleyse neden taşıyoruz ki bu boş bedeni? Gökkuşağı renginde yeni bir bahar yakalamak mümkün mü?

Yoksa yanıldın mı Konfiçyüs? İnsan acı çekerek olgunlaşır derken... Çok acılar çektim hâlâ yüreğim çocuk! Yaşayamadıklarımı hep bir gün yaşayacakmışım gibi… Yeniden onbeş yaşında olacağımı, bir kıza deli divane aşık olacağımı… Doyasıya sevip koklayacağımı düşünüyorum. Bu düş değil, bir gün gerçekten olacak gibi, bu düşünce yüreğimde hep taze ve sıcak…

Hiçbir şey için geç demeyip tutup bir ucundan silkelemeli mi hayatı, yoksa silkeleyen hayat mı bizi? Her şey bitti mi? Yoksa biten biz miyiz? Ya da kendi kendimizi mi bitiriyoruz? Gökkuşağına kapalı renksiz karanlık bir dünyada... Aşkı yaşamak için geç mi artık? Shakespeare uyandırıyor beni olanca gücümle sevmeye karar veriyorum.

'Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmamalı, yarına kalacaksa bugün olmamalı. Bütün mesele hazır olmakta...' Böyle demiş Shakespeare. Kendine ayna olabildiysen, başkasının rehberliğine ihtiyacın yoktur! Kendime ayna tutup kıyasıya eleştirdim. Yaşayamadıklarım yaşamak istediklerim ağır bastı. Duygu seline bıraktım kendimi, nerede bırakırsa akmaya hazırım.

Çalışan beyin yaşadığımız anlamına geliyorsa... Her kafatasında bir beyin, bir de beyincik varsa... Kimi beden beyinle, kimi beyincikle mi yönetiliyor yoksa? Beynim bana oyun oynamıyorsa eğer, aşığım ben!


Sonunu düşünen kahraman olmaz!

Sonunu düşünen kahraman olmaz demiş birisi... Daha önce yeterince ıslanmıştım zaten alıp attım kendimi yağmurun altına ya gökkuşağı renginde bir aşk yakalayacak ya da sel olup akacaktım. Kararım bu, ne olacaksa olsundu, açıklayacaktım aşkımı. Başka da çarem yoktu, yüreğime söz dinletemiyordum.

Sabahattin Ali, “tepenize kurulan sırça köşkü yerle bir etmek için birkaç kelle fırlatmak yeter! ” demiş. Yoksa kelle fırlatma zamanı mı geldi?

Aşk nedir sorusuna gelince, her şeyi ile benimsediğin, bir ömrü yalnız onunla paylaşmak istediğin biri için yapılanlar, göze alınanlar, gözden çıkarmalar ve harcanan emektir. Göze alınan tehlikeler, yapılan fedakârlıklar, çekilen acılar ve gösterilen tahammül başka nasıl açıklanabilir? Aşık olduğumuz kişiyi ruhu ve bedeni ile tamamını isteriz. Bü yüzden onunla evlenmek isteriz, tamamına sahip olmak için... Bir insanın tamamına sahip olmak içinse büyük bir çaba, esaslı bir mücadele, bazen de büyük bir savaş gereklidir.

Madem ki kazananlar hep mücadele edenlerdir. Kabuğumdan çıkıp gün ışığına atılmalı, aşkım için mücadele etmeliydim. Madem ki gelecek yorgun kimselerin değil, rahatlarına kıyabilenlerinse zaten dış çevreye (çocuklarımın bakımı için katlandığım sevgisizliğe) karşı, huzursuzluğu büyütmek pahasına da olsa dik durmalı, sahte rahatıma kıymalıydım.

Erkekliğimi kesip çöpe atsam. Günlük nafakalarından ederek kedileri kaçırır mı? Ya üremeye devam eden sıvılarım ne olacak? Göğsümü parçalayıp yüreğimi köpeklere atsam aşkımla son bulur mu köpek kavgaları… Biter mi birbirleriyle didişmeleri… Peki beynimde devam eden sevmek, sevişmek aşkı ne olacak? Böyle bitmeyecekse aşkım, beynimi mi ortadan kaldırmalı? Özgürlük tanıyıp aşkıma açığa mı çıkarmalıydım? En iyisi aşk itirafı deyip, bir güzelin diliyle gıdıklanıp kahkahaları serbest bırakmak, bir güzelin öpücükleriyle ıslanıp, diş yerinin tatlı acısını yaşamak varken… Beynini rahat bırak, istediği kadar yumuşak dokunuşlarla sevgi üretsin yüreğin, istediği kadar özgürce titresin… diyerek itiraf et aşkını… aşkımı itiraf etmeli, O’nu sevdiğimi söylemeliydim.

Islanmış olan yağmurdan korkmaz hesabı uzun zamadır diri diri gömdüğüm kendimi atıp dışarı, yüreğimin gümbürtülerine kulak verip beynimde biriktirdiğim, en güzel sözcüklerle ya herro, ya merro deyip bu çok önemli itiraf yapmalıydım, aşka daha fazla gecikmeden itiraf etmeliydim.


Shakespeare’in sözünü anımsayıp beynime fazla gelen yüreğimi zorlayan -O böyle bir şey beklemese de, ben itiraf etmeye korksam da, O’na hiçbir zaman ulaşamayacağımı düşünsem de, O’na aşığım. Açığa çıkmak için beynini zorlayan bu itirafı, en yakınıma yapamıyorsam kime yapmalıydım. Beynini zorlayan, kafandan çıkmak isteyen, dilimde sözcükleşmek isteyen bu sırrımı O’ndan başka kime söyleyebilirdim ki..? - dışarı çıkmak isteyen duygularıma özgürlük tanıyorum. Bir kişiyi; oğlumdan, anamdan, halkımdan, yurdumdan daha çok seviyorum ve kırıp şeytanın bacağını kaygılarımı, korkularımı hiçe sayıp beni yaralayacak tüm silâhlara kalkan ettiğim yüreğimin sesini dinliyorum ve sana aşık oluyorum bir tanem. Açıklıyorum işte aşkım: seni seviyorum!

Aydınlığı yırt, paramparça et diyor şeytan! Benim gibi karanlığı sev diyor, en siyahından dark angel. Uysam mı acaba?

Karanlık insanı eşitler. Ne güzellik farkı kalır, ne yaş farkı. Işığa sevdalı, beyaza özlem yaşarken birdenbire bugün karanlığı çok sevdim.

Kokunu hiç tatmadım. Tenini, rengini boş verip seni karanlıkta sevdim. Ne olduğunu, neye benzediğini sadece düş gücüme bırakıp, karanlığa saldım kendimi.. İnsansı sevgilerin barınağı, sahipsiz aşkların korunağı yüreğinle sana bilinmezlerde aşık oldum. Karanlıkta sevdim seni.

Her sevgi aşk mıdır?

Her sevgi aşk mıdır? Değildir elbette... Örneğin bir kediyi de sevebilirsiniz. Ama ona aşık değilsinizdir!
Kardeşlerimizi de severiz ama tensel olarak, cinsel olarak değil! Çünkü kardeş sevgisi sözsel ve ruhsal sevgidir. Tinsel, sözsel olan sevgi ancak bedensel olan cinsellikle birleşirse aşk olur.

Aşkımı itiraf etmişken, cinsel arzularımı da açmalı mıydım? Bunu da paylaşabilir miydim seninle? Bunu sevdiğinle paylaşmak kaldırılamayacak bir yük, fazladan bir şey midir? Sevgilimsen eğer, neden üzsün ki bu onu...?

Vücudumdaki biyolojik bir gerçeğe kendini kapatman, seni sadece sözsel olarak seviyorum, vücudun beni ilgilendirmiyor demekse, beni bölüp parçalayıp bazı kısımlarımı sevmense; bu aşk değil başka bir şeydir. Çünkü aşkta sevilen tamamı ile sevilir ve tamamı istenir!

Cinsellik aşktan ayrı mıdır?

Peki aşkla cinsellik ayrı mıdır? Birbirleri ile ilgisi nedir? Aşık olan sadece bakışmak, dokunmak mı ister? Cinselliği de paylaşmak istemez mi? Bu neden itici olsun ki? Öyle değilse neden seçici davranırız? En güzel alçı mankene de aşık olunabilir demeyin sakın! Benimsediğin bir vücutla birleşmek aşkın bir parçası değilse evliliklerdeki ten uyuşmazlığını, reddedilen vücut kokularını, bu yüzden boşananları neyle açıklarsınız? Ben, cinsellik aşkın en önemli parçasıdır, aşkı büyüten ya da bitiren parçası cinselliktir diyorum.

Cinsellik aşktan ayrı mıdır? Salt sevgiyi herkese duyarız ama yalnız bir kişiyi aşkla severiz. Peki bunun anlamı nedir? Çünkü aşkın içinde tensel olan cinsellik de vardır. Aşık olduğumuzla bu yüzden evlenmek isteriz. Duygusal, tinsel olan sevgimizi, cinsellik ve tensellikle birleştirerek bedensel birlikteliğe ulaşmak için, aşkım dediğimiz kişi ile evlenmek isteriz.

Peki aşkımızı kazandık, elde ettik diyelim. Aşk savaşı biter mi? Bu kazanım birlikte kaybetmeyi de getirir. Kaybetmemek için bu defa, kazandığımızı sürekli mutlu görmek, her türlü doyum sağlamak ve elde tutmak için ekonomik rahatlatma, sabır, hoşgörü ve fedakârlık savaşı başlar. Bunları veremediğimizde ise mutsuzluk başlar. Çok istediğiniz aşkınız ve evliliğiniz kâbusa döner.

Uyumsuz eşlerin sloganı yaşasın mastürbasyon mudur?

Uyumsuz eşler, eşlerini mi aldatırlar, üç-beş kuruşa bedenlerin kiralandığı aşk pazarlarından mı yararlanırlar ya da sloganları yaşasın mastürbasyon mudur?

İyi midir boş vermişlik? Duyarsız, duygusuz insanlar daha mı mutludur? Baharım sonbahara dönüşmeden, yaşamın en güzel renklerinin ucundan tutunmam olası mı? Ya da aydınlık sevdasına veda edip, aydınlığın karanlığına hapsettiğim, diri diri gömdüğüm kendimi oradan çıkarıp, yaşamsal renklerle güzel bir aşkla koşabilir miyim el ele, gönül gönüle? Unutup diğer insanları yalnız kendim için yaşamam olası mı?

Önümdeki kabarıklık dışında kimse görmese de günde kaç kez boşalmak istediğimi, gecede kaç kez fena olduğumu bilmeseler de kaşarlanmış bir cellat edasıyla bastırdığım cinselliğimin kimse farkında değilse de Eric From, Freud, Young, Adler umurunda mı yapışkan sıvıların? Saçlarımdaki birkaç aka inat! Ben istemesem de içimde bir yerlerde sonsuz hızla sıvılar üremeye devam etmekte…


Suçlu, Kalk Ayağa!

Oysa ben dövüştüm, hep kahpeliklerle. Kanlı-bıçaklı oldum riyayla... Sözden hançerimle parçalayıp yalanları, kurşuna dizdim diktaları... Ne çare şimdi yaşama geç kalmış biri olarak suçlu olan benim!

İnsan ağaç olsa her bahar yenilense diyorum... O’ndan önce geçirdiğim yılların bahanesiyle bir güzelin sevdasına yanıt olamıyorum diye; aklım, mantığım, beynim beni suçluyor. Kendimi sevgi katili bir suçlu olarak görüyorum. Oysa azmettiren yıllardı. Yine de kabul ediyorum. Solan güllerinin katili benmişim gibi suçluyum.

Beynime hapsettiğim, dilime yasakladığım sözcükler ille de özgürlük istiyorsa ne yapmalıyım? Onları en sevdiğime söyleyemedikten sonra sevmenin anlamı ne? Sevdiğim bir anlamda ben olmalı... Benim kendimden gizlim olabilir mi? O’ndan gizlim varsa, O ben olamamıştır; O’ndan saklıyorsam beynimi kemirenleri, değil sevgimi, güvenimi de hak etmemiş demek değil midir? Küçük bir çocuğu severken bile dokunarak sevgimizi gösteriyorsak, sevgi dokunmaktır denilebilir. Öyle ise kendimizi tensel dokunmaya kapatmanın anlamı nedir?

Hiç kimseden af dilemiyorum. Ne geçmişten, ne gelecekten. Ne açılmış güllerden, ne de açılacak olan gonca güllerden... Tetik mi suçludur, parmak mı? Kurşun mu suçludur, insan mı? Ölen mi suçludur, öldüren mi? Kurşunu insan yapar. Tetiği parmak çeker. Ölen de tahrik etmemeli, hedef olmamalı mı demeli.. Yoksa her hedefe ateş edilmez mi denmeli... Sorular çok ama ortada bir vurulan bir de vuran varsa iş karışıktır. Yine de kurallar, yasalar gereği hep beraber vuranı mahkûm edelim. Bu cinayet faslı bitsin.
Karanlık insanı eşitler!

Biz karanlığa dönelim yeniden. Karanlık insanı eşitler demiştim.

Karanlık bir odada sen, ben, o, K ve N olsak. Açık saçık şeylerden söz etsek. Kim olduğunu bilmeden karşılık bulur muydu sana dokunuşum? Yoksa çıtkırıldım, efemine birini mi isterdin? Ya da ıslaklığını kurutacak bir kadın mı isterdin yanında? Tercih senin kimse görmüyor nasılsa her taraf karanlık. Ses yok. En fazla derinden iniltiler duyuluyorken, göbekler kalçalar dışında her şey eşit en büyük hazzın eşliğinde ne yapardın? “Dur! Kim olduğunu görmeliyim” mi derdin? Yenik mi düşerdin bedenini saran şehvete? Kendini zevkin ağdalı sıcak kollarına mı bırakırdın? Karanlığın soruları çok, ama bu kadarı yeter sanırım.

Karşımdakinin haklı olabileceğini hesap edip hatamda ısrar etmektense susmayı, karanlığa gizlenmeyi seçtim. Çünkü bakılacak yüze utanılacak söz söylemiştim, suçluydum. Düşünmeden konuştuğum için de özür dilemenin yararsızlığına inandığımdan kendimi karanlığa hapsettim.

Bütün korkularımdan arınıp her şeyi göze alarak onu sevdiğini itiraf ettiğinde “seni sevmiyorum” demeyip kibarca “bunu tartışmamız gerekiyor” diyorsa… Bundan sonra kimse seni üzmemiş gibi sevebilir misin insanları, yaşamı, yaşamayı...

Açığa çıkan sevginiz birdenbire onu kaybetme korkusuna dönüştüyse ne yaparsınız? O yıkıcı gerçekle yüzleşmektense saklanmak istemez misiniz? Görünmezliğin en karanlığına hapsetmez misiniz kendinizi? Siz isterseniz buna kaçmak deyin, isterseniz korkaklık ben saklandım. En büyük korkum aşkı yakalayamadan kaybetmek olduğu için, kaçmak da olsa bunun adı, ben öyle yaptım. Saklandım ama gerçekten sevdiyse, yoksa başka biri, bütün önceliği bensem, beni bulacağını umuyordum.


Şimdi yoksun...

Son birkaç ayın mutluluğunun sebebini şimdi anlıyorum. Tüm sevincim seni sevmekten ya da sevildiğimi sanmaktanmış. Şimdi yoksun... Eski karanlıklar sarmış beni. Anlıyorum ki seni çok sevmişim. Neşem de, sevincim de senmişsin.

Mutluluk aşkın neresinde derseniz. Önce aşkı yakalamak gerekir derim. Mutluluğun nüvesi aşktır. Aşk yıpranmaya başladıysa, tinsel huzuru kaçan beyinde ve rahatlamayan bedende huzursuzlukla birlikte mutsuzluk başlar. Saygıyla kuşatılmamışsa, saygıyla beslenmiyorsa son sevgi kırıtıları da kırıcı olur, yıpranma ve aşağılamalarla nefrete dönüşür.

Yerini zamanını doğru belirlemeden söylediğim o söz için şimdi özür mü dilemeliydim. Bu ne işe yarayacaktı? Özür dilemek yanlış sözümü gerisin geri dilimden içeri sokup beynimin en karanlık hücresine hapsedemeyeceğine göre, karanlığa kendimi hapsetmeliydim. Belki bu gerçeklerden kaçmak olacaktı ama başka da yapacak bir tek şey bile yoktu!

Seversin birini her şeyine ihtiyacın vardır. Kimi dostluğunu verir sesini esirger, kimi sesini verir sevgisini esirger... Nedenler, niçinler gelip yerleşir beyninize, bu nasıl dünya diyesin gelir?

Neden gidenin döneceğini beklersin? Giden dönse bile, bir daha gitmeyeceği, kalacağı kesin midir? Açığa vurduğun aydınlık sevgin sana ihanet ettiyse neden hâlâ bir gözün arkada?

Çok konuşuyorsam acı çektiğimdendir. Şimdi dilime bütün sözcükleri yasaklamışsam, susuyorsam acımın derinliğindendir susuşum.

Neden hâlâ bir gözün arkada? Aydınlıktan bir beklentin mi var? Çirkinliklerin kol gezdiği aydınlık değil mi güllerini solduran?

Yalnızlığın seslerine aldanma! Gömül kendi karanlığına, şimdi saklambaç vakti!

DJ_ONUR
09.08.2008-13:20  
                 

 

 


 

 

dünyanın bütün dillerinde sev beni
ama
Lazca sevişelim
horon tepsin dilimin dalgaları
kuzey kayalıklarında gövdenin


dünyanın bütün dillerinde sev beni
ama
Kürtçe bakışalım
doğu kanatlı şahinler uçsun
Aşkın mor dağlarına gözlerimizden


dünyanın bütün dillerinde sev beni
ama
Türkçe yaz kalbimi


DJ_ONUR 2008


 

 

           
DJ_ONUR ŞİİR
DJ_ONUR HOSGELDINIZ
"Hani seninle çiçek yetiştirecektik Şelalenin yanındaki kulübede Çimenlerin üzerinde sevişecektik Burnumuzda limon çiçeği kokusu Yağmur yağacaktı belki üstümüze Ne sen ne de ben üşüyecektik hani Hepsi yirmi gün müydü bütün o ahım Yirmi birinci gün ne çimen kaldı Ne de limon çiçeği kokusu Sele kapıldı gitti delice sakladığım canım Yağmur yağdı üstümüze Sen üşüdün sevgilim Benimse dudağımda hem senin Hem de yağmurun tadı kaldı" ...

DJ_ONUR

Yalnızlık bir tarihtir ikimiz Dururuz odalarda bir giysi gibi En kalın soluklarla çekiyor ipi Kimbilir kimlere kalmışlığımız Yalnızlık bir tarihtir sen misin Bir geçmişi sürüp giden ak turna? Ya benden önceydi ya da çok sonra Bir halk türküsüne gül olan sesin Yalnızlık bir tarihtir onlarla Gök dediğin iki kuşun arası Ey ilkyazlı gülüşlerin sonrası Ansızın donuyor gül, bakışlarda

-----WWW.ONURSESLİM.TR.GG-----

WWW.ONURSESLİM.TR.GG

Firtinam var hiç dinmeyen! Çeragim var hiç sönmeyen! Pusulada bulunmayan; Yöne dogru yürüyorum... Göklere yükseldim indim Yildizlar nuruyla yundum Dostluga sevgiye döndüm Kine karşi yürüyorum Koşma verdim, agit aldim Ele kalem kagit aldim Erenlerden ögüt aldim Cana dogru yürüyorum Kaldi artik bir tek dostum Gayrisina çoktan küstüm Dikenleri yol eyledim Güle dogru yürüyorum. Kendimi aramak için Sana dogru yürüyorum Kestirmeden varmak için Bana dogru yürüyorum. Firat idim, kahir oldum! Sakarya'ydim zehir oldum! Nildim, Sari nehir oldum Çin'e dogru yürüyorum! Şafak oldum sökün ettim Yildizlara akin ettim Yarinlari yakin ettim Düne dogru yürüyorum. Yüzümü Bektaş'a döndüm Erenler deminde yundum. Göklere yükseldim indim. Cana dogru yürüyorum! Başladigim yere vardim Arpa boyu yolmuş gördüm Pilimi pirtimi derdim Sona dogru yürüyorum. Sona degil bu yürüyüş Sana dogru yürüyorum Kestirme yol bulmak için Bana dogru yürüyorum

-----WWW.ONURSESLİM.TR.GG-----


yüzün rengini yansıtsın diye Kıpkızıl yemyeşil ve de bembeyaz Çiçekler topladım kırlarda bu yaz Çöllerde sürdüğüm izindir senin Sensin aradığım durmadan kış yaz Halime bir renk ver halinden biraz Seninle olmazsam tuttuğum oruç Ettiğim dualar kıldığım namaz Sevgili bilirsin anlam taşımaz Bakma sen perişan halime benim Sana yakışanı bilirim pek az Ve belki usulsüz ettiğim niyaz Ama sen bilirsin senin içindir Böyle gece gündüz hep avaz avaz Çaldığım türküler inlettiğim saz SAYGILARIMLA DJ_ONUR

ŞİİR
Her ne ise Geçti gitti Mevsim geldi yaz Seven bir kalpti Ugradi merhaba dedi Biz göremedik Sadece sarildik birbirimize Sen gitmek istedin sonra Ben uzaktim Kendime kurulu bir tuzaktim Aldatiştim sana göre Sevdigime inanmadin Çok sevdim ama Ayrilik vardi Her ne ise Geçti gitti Şimdi uykusuz geceler Yalnizlik Huzursuzluk ve Her ne ise işte ,bir kızıl saçlı yosma bak karşıdan geçiyor dolgun kalçalarını işveyle kıvırıyor o öyle bir dilber ki gönüller fethediyor bütün çılgın gençleri peşinden sürüklüyor bak bir dene istersen alamazsın tadını gönlünü verme sakın o herkesin kadını

DJ_ONUR
Kapımın zilini söktüm Gelen sen değilsin diye! Bütün perdeleri örttüm Geçen sen değilsin diye! Eşime dostuma küstüm Selamı sabahı kestim Nasılsın diyene sustum Soran sen değilsin diye! Doydum acılara doydum İçimi hasretle oydum Dudağıma yasak koydum Öpen sen değilsin diye! İçimde dağlar devirdim Mutluluğu yere serdim Gülen yüze yüz çevirdim Gülen sen değilsin diye! Şaşırıyor her postacı Bakıp bana acı acı Açmıyorum mektupları Yazan sen değilsin diye SAYGILARIMLA DJ_ONUR!

ŞİİR

Çekme şu dünyanın endişesini Devir eyle gönlün dört köşesini Kemlik ile kırıp kal şişesini Dönüp ona derman olsan ne fayda Arabi Farisi dilin olmazsa Bülbüle münasip gülün olmazsa Elbet bir meslekte elin olmazsa Dava ile sultan olsan ne fayda Bir gün olsun Yaradan'ı anmazsan Mecnun olup aşk oduna yanmazsan Bir güzelin sinesine konmazsan Hayal ile mihman olsan ne fayda Bir yazı ki kara gelir kalemde Sözü hor görünür her bir kelamda Bir yar seni sevmediyse alemde Sen o yara kurban olsan ne fayda Sümmani der Yaradan'ı zikreyle Birliğini bilip daim şükreyle Ta ezelden gelen işi fikreyle Başa geçip pişman olsan ne fayda

ŞİİR
Beş kıtanın içinden başladı sefer Gidildi kuzeye doğru, gidildi, Ormanlar, kayalar, göller, denizler Şehrine varıldı, şehir yeşildi. Bu gelenler silâhsız adamlardı Her birisi yüreğini çıkardı. Her yürekte güzel bir şeyler vardı, Hayata sevdalar ilân edildi. Geceler beyazdı, gündüzler serin, Sözleri dövdüler dan dan da din din, Örsünde sıcacık yüreklerinin Ölüm bu sözlerden güçlü değildi

ŞİİR
Hak'tan bize haber verdi erenler Gönülde iste bul Hakk'ı dediler Hakk'ın cemalini ıyan görenler Gönülde iste bul Hakk'ı dediler Gönül imiş çünkü Hakk'ın durağı Anda yanar imiş zatın çerağı Ede aşkını hem Hakk'ın yarağı Gönülde iste bul Hakk'ı dediler Maksut olan bu alemde insandır İnsan dedikleri gönülde candır Can değildir hakıykat-i canandır Gönülde iste bul Hakk'ı dediler Bir noktadır yerden göğe bu alem Sıfattır ol zatıdır can-ı adem Nafahtü'den geldi bize gelen dem Gönülde iste bul Hakk'ı dediler Gönül ili Hakk'ın gizli ilidir Andan haber bilen gerçek velidir Gaybi Hakk'ın yolu gönül yoludur Gönülde iste bul Hakk'ı dediler SAYGILARIMLA DJ_ONUR

Bırakıp gitmeler üzerine Tek kelam edilebilse insan Üstelik sen ve senin gibisine Kapıyı kapamaya kararlıyken Hangi ilaç kesebilir Cayır cayır yanan bu Kalp sızısını Hangi yastık azaltabilir Ağzına dayadığın Ciğerlerden kopan çığlığı Acı verdin Acı veriyorsun Ve sen, senden Nefret etmemi seviyorsun SAYGILARIMLA DJ_ONUR

Gittiler...Bana dünyam Birdenbire boş geldi. Seçilmiş oldu eşyam. Odalarım loş geldi. Gözlerim müebbette, Günü gelir elbette... Gelir Melek nöbette, Safa geldi, hoş geldi.
Birden dost sayıp kendini Kapıma uzandın boylu boyunca Korudun, sakladın beni Kolladın ya Ben hep şefkatle durdum Yüreğime bir doluştu o Kendimi bıraktım artık sana Kollarımdasın dedin ya Gözlerindeki aşkla Ben coştum, coştum, coştum Yok artık ne öfke Ne dostluk ne de aşk Şimdi sen yeni sahillere Uçtun Beni hep aynı iç çekişle bırakarak
SAYGILARIML

DJ_ONUR
Komşun aç yatarken, sen tok yatarsin, Parana güvenip ,caka satarsın, Birde sağa sola, çamur atarsın, Allah,tan kork biraz,insan ol insan. Merhamet tanımaz,tipik yobazsın, Kalbin nasır tutmuş ağlayamazsın, Aklınca er kişi,güya adamsın, Allah,tan kork biraz insan ol insan. Bilmem ne yazıyor senin kitabın? Sadece dilinde senin imanın, Bari kabul olsun namaz niyazın, Allah,tan kork biraz,insan ol insan. Siparis kefende olsada cebin, Sanki mezarında girermi elin Sorgusu suali zordur mahşerin, Allah,tan kork biraz,insan ol insan. Bektaşi değilim,biraz içerim Her dem Yaradan,a şükür çekerim Hamd olsun ateist kafir değilim Allah,tan kork biraz,insan ol insan
çalıntı dedin,deşifre dedin sen önce insan ol düşüncesiz insan insana çamur atmanın nekadar basit olduğunu senden öğrendim aciz insan sanal alemde hep atıp tuttun birkere aynaya baktınmı hey aciz insan insana iftira atmanın sonunu allah görmüyormu sandın zalim insan bu kanalda eğer bir hakkım varsa sana haram ediyorum aciz insan eğer sende biraz allah korkusu varsa önce insan ol iftiracı insan sana bu şiiri yazdım aciz insan ama sen bu şiire bile değmezsin sana bir bedduam oldu iftiracı insan allah senin cezanı versin...
Danisma kimseye izin gerekmez Açiktir kapilar kilit gerekmez Gözlemci kendin ol izah gerekmez BaGlarsan gönlünü ayrilamazsin. Ask ile yanarsan Iman odunda RAB'bini ararsan tevhit yolunda RESULÜ anarsan namaz sonunda Kara listelere alinamazsin Inan haz duyarsin yazdiklarinla Bu büyük Siteden gördüklerinle Hedefe varirsin kaptiklarinla Zevkine erersen siyrilamazsin Ararken doGruyu vakit geçmeden Azrail bedenden cani çekmeden Ihlasli olmayi nefsin tepmeden Çabuk ol bir daha katilamazsin Lütfedip bir kere geliverirsen Imani zikire eriverirsen Her yaratilani seviverirsen seytanla beraber yakilamazsin Binlerce günahkar insan geliyor ALLAH'a kul olup biat ediyor Rahmeti görünce secde ediyor Yasarsan anlarsin birakamazsin

DJ_ONUR
DJ_ONUR ŞİİR

ŞİİR DJ_ONUR:
Alıp götürmeyin beni karanlıklardan Nasıl olsa Ben merdiveni dayarım istediğim ışığa İstediğim kapıyı aralarım Sizin basamaklarınız Başka zirvelere çıkar Benim aydınlığım Zifiri olur size Ben kendi aydınlığımı bulurum Ne olur bir de benim için Kaybetmeyin vazgeçilmezliğinizi
Bir özlem duymalı insan Geride bıraktıklarına Yoksa canına işleyen sızı Nasıl döner senin yalnızlığına Bahçendeki çığlığımı Anımsamalısın yıllarca Yoksa Sevdam nasıl ışık olur Alacakaranlığına Sen elinden tutsan da Tökezlerdi bu sevda Yüreğime dokunmasan da Düşlere kapılırdı nasıl olsa Sevda benim sevdam Bundan kime ne El değmemiş düş ülkesi buldum Ben senin bahçende :
SAYGILARIMLA

DJ_ONUR Gelecek :
WWW.ONURSESLİM.TR.GG!...
Ey Sevdam Dargınım SanaDargınım ey sevdam, kırgınım sana, Ne geceler, gündüzler harcadım sana, Her nefeste adın, ismin hep dilimdeydi, Şu yaralı kalbim, söylesene kiminleydi, Üstüne bir yar sevip, başka gönüle mi yandım, Yoksa seni unutup, bir çift göze mi kandım, Ah sevdam o ateşin, her zaman içimdeydi, Şu biçare gönlüm, söylesene kiminleydi, Sevdam ile uyudum, hep seninle uyandım, Rüyalarımda bile, hasretinle bulandım, Hayallerim seninle, gözyaşım seninleydi, Şu dermansız beden, söylesene kiminleydi, Fırtınalar, taunlar, hiç sarsabildi mi beni? Kırdığında yüreğimi, ben incittim mi seni? Seninle yaşıyordum, hayatım sevginleydi, Şu yaralı kalbim, söylesene kiminleydi, Uçsuz bucaksızdım, bana zincir vurulmazdı, Sevdam diye kalktım mı, karşımda durulmazdı, O sihirli iki kelime, her zaman dilimdeydi, Şu biçare gönlüm, söylesene kiminleydi. Yırtardım denizleri, bütün dağlar korkardı, Sevdam diye haykırdım mı? gök bile çatırdardı, Merttim çelik gibi, doğruluk her halimdeydi, Şu yaralı kalbim, söylesene kiminleydi, Uysal bir adamdan, bir arslan çıkardın sen, Sevdam ile dünyaya, meydan bile okurum ben, Bir ölüm yıkardı beni, gerisi çok ipimdeydi, Şu dermansız beden, söylesene kiminleydi. Böyle sevda olmaz dendi, mecnun kıskanır seni, Leyla bile olsaydı, vallahi bırakamazdı seni, Alem sevdama hayrandı, herkesin dilindeydi, Şu garip adam, senden başka kiminleydi, Üzgünüm ey sevdam, çok kırgınım sana, Bir ömrü, gece gündüz harcadım sana, Gözü yaşlı yüreğim her zaman seninleydi, Şu ezik aşığın, söyle başka kiminleydi. Azrail kapıma gelmiş, can emaneti istiyor, Dilimse son nefesimde hala Sevdam diyor, Sen uzaklarda, canım son demlerindeydi, Şu cansız beden bile Sadece seninleydiDJ_ONURCAN:=)



. DJ_ONURCAN. :=)
mutluluk uzakta sevınc zaten yok beklentim kalmadı hayata kustum gonlum aska ac da yalanlara tok umudum kalmadı hayata kustum. sevdıgım vefasız hayırsız cıktı soyledıgı sozler canımı sıktı o hayallerımı dunyamı yıktı umudum kalmadı hayata kustum. elın kollarında sefa surerken kolayca gonulden gonle gırerken ben solarken oysa cıcek acarken umudum kalmadı hayata kustum huzursuzum artık vırandır halım konusmaya dahı yoktur mecalım melek yuzlum olmus gaddar ve zalım umudum kalmadı hayata kustum.DJ_ONURCAN
:=)
Niye çalıyor bu şarkılar hala? Şarkıcı niye söylüyor,böyle coşkulu sevecen? Şu çocuğa bir bakın! Nasıl da oynuyor pürşen. Habersizdir biçare! nasıl bir dünyaya geldiğinden. Güneş hergün doğmaktan,ne zevk alır hala. Utanmıyor mu şu çirkef evreni aydınlatmaktan. Dönüp durduğun yeter,ey dünya! Hala bıkmadın mı? Sende yaşayanların, Garip,tutarsız,zedeleyen şarlatanlıklarından.DJ_ONURCAN :=)
























 
DJ_ONUR

Yağmur Kokan Gözyaşları

          Kız kardeşimin gömleği yırtılmıştı ve ben rüzgârlı bir günde yağmur kokusu alıyordum. Sonbahardı, soğuktu. Yaralarından akan kan boynunda ve göğsünde şekiller çizer halde kurumuştu. Kız kardeşimin yarı çıplak ve ölü bedeninin bırakıldığı topraktaki sararmış otlarda da kan izleri vardı. Günlerdir yağmur yağmamıştı; serin, soğuk rüzgârlar esmiş ve kan kurumuştu. Kururken kanın çizdiği o şekilleri anlamalıydım, askerler bulunduğumuz yeri çembere almıştı, anlamam için zaman olmalıydı, bir de yalnızlık; ikisi de yoktu. Oysaki ben onun gözleriyle, onun çıplaklığını izleyebilecek kadar anlamalı ve hissetmeliydim.

Tıpkı babamın gözlerinde annemin çıplak ölü bedenini izlediğim gibi. Ben görmüş ve hiç kimseye söyleyememiştim. Bebekliğimin belleğinde kalan annemin göğüslerinden kan damlıyor, babamın gözlerinden akan kan gözyaşı oluyordu.

O zaman on üç yaşındaydım. Annem boğularak öldürülmüştü. Yazdı. Kuraklık nedeniyle, köyümüzdeki derenin suyu kurumuş, toprağın derinliklerine çekilmişti. Boğulacak ne başka bir dere ne de göl vardı. Annem öldürülmüştü. Babam onun ölüsüne önce öfkeyle bakmış sonra bana sarılarak ağlamıştı. Ağlamasaydı belki de ben annemin çıplak ölü bedenini, babamın değil de bir başka kişinin (mesela ninemin) gözlerinde asılı görecektim.

Ninem annemin ölüsüne bakmış ve "yetmez!" diye bağırmıştı. Babam; "Anne o artık ölü, ben onu öldürdüm, “Allah aşkına ne yetmez!?” diye bağırmıştı. İkisinin bağrışı birbirine karışıp yankılandığında da kız kardeşim usulca bana yaklaşmıştı ve ben o zaman bir yaz gününde onun gözyaşlarından yağmur kokusu almıştım.

"Tanımış mıydım?" Evet, sorulan soru buydu. Birkaç defa tekrarlandığına göre cevap vermem bekleniyordu. Ama ben kız kardeşimin ölü bedeninde kendimi arıyordum. On beş yıl öncesine, annemin öldüğü o yaz gününe gitmiştim. O zaman kız kardeşim dokuz yaşındaydı,göz yaşları yağmur kokuyordu.

"Tanıdın mı oğlum, bu kız senin kardeşin mi?"

Acının varlığını yok sayarak sert ve kuru bir ses tonuyla sormuştu. Yüzüne baktım kırklı yaşlardaydı. Gözlerimde biriken yaşlar acının varlığını hatırlatınca, sesini akmayan gözyaşlarımda ıslatıp yeniden sordu;

"Tanıdın mı oğlum," sevecen olsun diye "oğlum" diyordu, bu sözcüğün beni yaraladığını bilmeden. Ne biçim soruydu bu! Ölen insanın tümüyle başkalaştığını mı düşünüyorlardı? Neden durmadan aynı soruyu soruyordu?

Kız kardeşimin yüzünde hiçbir yara izi yoktu. Saçları onu son gördüğüm haliyleydi, uzundu. Ben hep göğüslerinde şekiller çizerek kuruyan kanına bakmıştım, dirseğinden kopmak üzere olan koluna baktığımda ise sağ elinde üç parmağının kopmuş olduğunu fark ettim. Bacaklarım titredi, bulunduğum yere diz çöktüm.

"Çatışırken kopmuş," dedi komutanın yanındaki asker. Bundan dolayı mı tanıyıp tanımadığımı soruyorlardı? Sağ elindeki parmakları olmadığı için tanıyamayacağımı mı düşünüyorlardı? Kız kardeşimdi işte, onu elbette tanımıştım.

"Senin kardeşin değil mi?"

Tüm sözcükleri, hatta insanların birbirleriyle konuşabildiklerini bile unutmuştum. Sessizce soruyu soran komutana bakıyordum.

"Komutanıma cevap ver!" dedi, asker tehditkar bir sesle. Oysaki ben unutmuştum; insanı insana ulaştıran tüm sözcükleri unutmuştum, susuyordum, korktuğumu söylediler. Bu nedenle bekleyeceklerdi. Beklerlerse korkunun yok olacağını ve benim bir şeyler söyleyebileceğimi düşünüyorlardı. Ama ben on üç yaşımdan beri korkuyla beraberdim. Hem onun anlamını yitirmiştim hem de korkudan hiç ayrılmamıştım. Askerlerden ikisi çok yakınımda ayakta bekliyordu. Biri silahının emniyetini açıp kapatarak sessizliğimi korkutuyordu. Ben kız kardeşimin yarı çıplak ölü bedenine bakıyordum. Onun acıları ve düşleriyle konuşmaya ihtiyacım vardı. Burası bir hastane morgu değildi, kazılmış bir mezar da yoktu. Dağlarla çevrili çıplak bir düzlükteydik. Kız kardeşimin altı gün önceki çatışmada yaralandığını, arkadaşlarının onu bırakıp gittiklerini, tek başına buraya kadar geldiğini söylemişlerdi. Gözlerimi yumdum; uzaklarda bir yerde bir dere akıyordu, suyun sesini dinlerken koşmak koşmak istiyordum. Her yerde, kopan parmaklarını aramak istiyordum ya da uyumak ve rüyamda parmaklarını bulup kardeşime vermek istiyordum.

Amcam. Babamdan on yaş büyüktü. Dedem olmadığı için ailede son sözü hep o söylerdi. Onun ve ninemin sözcükleri ve düşünceleri hep aynıydı. Bazen ninem düşünür amcam konuşur, bazen de amcam düşünür ninem konuşurdu. Onlar her konuda bozulmayacak, bozulmayan bir ortaklığa sahiptiler.

Amcam da, ninem gibi annemin ölü bedenine bakmış "yetmez!” diye bağırmıştı. Babam çaresizce tekrarlamıştı; "0 artık öldü, ben onu öldürdüm." Amcam, annemin ölü bedenine bakarak; "Ölüm kadınları yeterince korkutmuyor, yetmez" diye kükremişti.

Bir asker koşarak komutanın yanına geldi. Kulağına fısıltıyla bir şeyler söyledi. Son sözlerini de bana duyurmak için sesli bir şekilde tekrarladı; "Hiç zamanımız yok efendim."

Komutan yanıma geldi. Yumuşak bir tonda konuşmaya başladı; "Biliyorum çok zor bir durum... Neydi adın?”

"Tahir."

"Evet, Tahir oğlum, bu çok zor bir şey. Biz de üzülüyoruz. Ama burada daha fazla kalamayız. Dün köylüler söyledi, köye yeni dönmüşsün, ne kadar oldu?"

"Bir ay."

"Yazık oldu kardeşine, biz öğrendik dört ay önce katılmış."

Komutanın gözlerine bakmadan dinliyordum. Babam annemi öldürdükten sonra ağlamıştı. 0 da şimdi üzüldüğünü söylüyordu. Tüm kadın katillerinin öldürdükleri kadınların çıplak, ölü bedenini gözlerine astıklarına hala inanıyorum. O nedenle komutanın gözlerine bakmadan dinliyordum. Kız kardeşimin ölü bedenini onun gözlerinde asılı görmek istemiyordum.

Tanıyıp tanımadığımı artık sormuyorlardı. Bacaklarım titreyip diz çökerken bu sorunun cevabını almışlardı. Sesleri az da olsa yumuşamıştı. Ama ben "Tanıdım, tanıdım" diye bağırıp delirmek istiyordum! Bu topraklarda ruhu ve bedeni zorla örtülen kadınlar nasıl ki örtülerinden kurtulup katillerinin gözlerine çıplak asılı kalıyorlarsa, ben de bu topraklarda katillikle örtülmüş zavallı bir erkektim. Delirerek katilliğimden soyunmak istiyordum...

Delirmek için bundan uygun bir yer ve zaman olamazdı; ama delirmeyeceğimi,deliremeyeceğimi de biliyordum.

Annemi boğarak öldüren babamdı. Amcamla birlikte pencereden babamı izlemiştik. Annemin son kıpırdanışlarını görmek, amcamın yanında sessizce beklemek, delirmem için yeterliydi; ama ben delirmemiştim. Annem son nefesini verdikten sonra amcam zorla beni annemin yanına götürdü...

On üç yaşındaydım. Babamın elinde annemi boğarken kullandığı kahverengi bir bez vardı. Amcam hiç konuşmadan babamın elindeki bezi almamı işaret etti. Ölen annemi bir kez de benim öldürmem isteniyordu.

"Abi ne olur yapmasın, o daha çocuk," dedi babam.

"Hapislerde çürümek mi istiyorsun aptal adam!" diye kükredi amcam, babam dışarı çıktı. Amcam da "defol!" diye bağırdı. Ben öylece anneme bakıyordum. Amcam, annemin elbisesini ayağıyla açtı, bacakları morarmıştı. Babam onu boğarken elbisesinin düğmelerini de açmıştı, göğüsleri görünüyordu. Amcam benim orada bulunduğumu, annemin bir ölü olduğunu unutmuş; annemin göğüslerine, bacaklarına bakıyordu. Yıllar boyunca amcamın o halini hiç unutamadım.

"Yetmez, yetmez !" diye kükremişti ninem gibi. Annemin suçu büyüktü(!?) Bir kadın sadece ölüm ve kocası karşısında çıplak olmalıydı, onun örtüklüğünü sadece kocası ve ölüm açabilirdi. Annem örtüklüğünü başka biri için açmıştı, bu yüzden öldürülmüştü. Ama ölüm annemin örtüklüğünü son kez açtığında; amcam onun çıplaklığını onun ölümünü unutarak izlemişti...

Amcamın tüm söylediklerini yaparak ve annemi ikinci kez öldürerek; parmaklarımı boynunda, yüzünde saçlarında dolaştırarak, delirmeyerek ve katilliğimi giyinerek, annemin yanından amcamla birlikte çıktık.

Biliyordum az sonra köye jandarmalar, doktor ve savcı gelecekti. Onlara neler söyleyeceğimi defalarca tekrarlatmıştı amcam. Hikaye ezberler gibi, şiir ezberler gibi ezberlemiştim. Katilliğimin öyküsünün nedenlerini; amcam kadar öfkeli, babam kadar çaresizce öğrenmiştim... Ruhum bir ucunda öfke, bir ucunda çaresizlik olan bir ipe asılmıştı ve ben delirmemiştim. Delirsem katilliğimden soyunacaktım, bunu hissediyordum ama delirmeden katiliğimi anlatıyordum.

Kız kardeşimin göğsündeki kuruyan kana sihirli bir şey gibi bakıyordum. Sanki onun sessiz ve acılı yaşamı, dile gelmeyen sözleri orada yazılıydı. Annemiz öldüğünde çok küçüktü, öfkeler kükreyiş halinde annemin ölüsünü kuşatırken, bir tek o ağlamıştı. Gözyaşları yağmur kokuyordu; annemin ellerini öpmüş gözyaşlarıyla ıslatarak avuçlarının içine almıştı. Ninem onu zorla götürmeye çalışırken de annemin elini bırakmamıştı. Küçük avuçlarında tuttuğu annemin eli, bedeni morarırken morarmayan tek parçasıydı.

Annemin öldürüldüğü günün ertesinde kız kardeşim belki de bu topraklarda kadının örtüksüzlüğünün lanetli anlamını çözdüğünden, uzun bir etek giyip saçlarını kahverengi, bir leçekle örtmüştü. O yıldan sonra yaz aylarında bile uzun kollu giyinir, etekleri hep uzun olurdu. Şimdi ise yaralı bedenine bakıyordum; göğüsleri, boynu kurumuş kanla kendine yeni bir örtü bulmuş gibiydi; yırtılan gömleği bedenini açıkta bırakmış, kan ise o çıplaklığa yeni bir örtü olmuştu. Annemden sonra onun kadın bedeninin çıplaklığından korktuğunu düşünmüştüm, köyümden ve kız kardeşimden uzak geçirdiğim yıllarda. Ama o kendi sesinden ve gülüşünden de korkuyordu. Hep kısık sesle konuşur, sesli gülmezdi. Şimdi onun gözleriyle, onun çıplaklığını izlemek istememin nedeni buydu.

"Doğru söyle oğlum anneni sen mi öldürdün?"

"Evet, efendim ben yaptım."

"Bize yalan söyleme, sen daha çocuksun. Hem insan annesini öldürür mü?"

"Doğru efendim."

"Kaç yaşındasın?"

"On üç." Yalan söylemiyordum, babam gibi ben de annemi öldürmüştüm. Annemin boynunda, yüzünde, elbiselerinde parmak izlerim vardı.

"Peki, neden öldürdün?"

"Onu bir adamla yatarken gördüm. Köyde herkes annemi konuşuyordu... Babam şehirde inşaatta çalışıyordu… Dayanamadım... Öfkelendim... Öldürdüm."

Bana inanmıyorlardı ama inanmış görünüyorlardı, inanmadıklarını bir daha söyleseler belki ben ağlayıp bu yalan altında ezilmeyecektim. Onlar inanarak beni mahkûm ediyorlardı. Bana inanıyorlardı ve aramızda yalandan kurulu zoraki bir bağ oluşuyordu.

Annemi bir adamla yatarken gören ninemdi. Ama ninem o kadar çok anlatmış ve babamla amcam, annemi o kadar çok dövmüşlerdi ki ninemin gözleri hepimizin gözleri olmuştu. 0 adam kimdi, bilmiyordum o zamanlar. Ama benim dışımda herkesin o adamı tanıdığını biliyordum. Ben ninemin gözleriyle bakıp amcamın sözleriyle konuşuyordum. Savcı beni dinlerken, kendimi babam gibi çaresiz hissediyordum. Ama ben annemdim aslında; bir ölüydüm, katilliğimi çocuk yaşta giyinmiş bir ölüydüm o kadar, ben yoktum.

Annemin ölü bedeni çıplaktı, üzerine bir çarşaf örtülmüştü. Sırlar gibi saklanan bedenini ölüm açmıştı. Ninem "yetmez!" diye bağırdıkça, ben ağlayamıyordum... Köylüler her zamankinden daha fazla fısıltıyla konuşuyordu.

Babam komutana gizlice: "herkes öfkeli, siz buradayken gömelim" dediğinde hiçbir şey anlayamamıştım. Aslında babam da ninem kadar öfkeliydi; ama annemi öldürdükten sonra rengi sararmış, omuzları düşmüş, sesi de titremişti. Ben annemi ikinci kez öldürdüğümde, babam daha da küçülmüştü. Başka zamanlarda hepimizi yerinden sarsan kükreyişleri annemin ölümü karşısında erimiş, silinmişti. Bir kadının bedeni nasıl giysilerle saklanıyorsa; bir erkeğin ölüm saçan kükreyişi de bir kadının ölü bedeninin altında saklanmıştı. Annem çıplaklığıyla, ölümüyle babamın kükreyişini, öldüren cesaretini örtmüştü. Babam kızdığında gözleri yanardı; bana bağırırken, kız kardeşimden su isterken, tarlamıza giren inekleri kovalarken, gözleri hep alevlenirdi. Ama annemi öldürdüğü o gün babamın gözlerindeki o alev kaybolmuş, gözlerinde annemin çıplak ölü bedeni asılı kalmıştı.

Savcı ve komutanla birlikte arabaya bindirilip köyden götürüldüğümde annem gömülmüştü. Günler sonra köye dönüp de gerçeği öğrendiğim zaman kız kardeşim bir köşede usulca ağlıyordu. Ninem "yetmez!" diye bağırmıyordu. Babam uzak bir şehre çalışmaya gitmişti. Amcam çocuklarıyla oynuyor, hiçbir şey olmamış gibi gülüyordu

Herkesten bir şeyler duymuş, tüm duyduklarımı birleştirmiş, belki de "gerçek"ten bile daha korkunç bir şey yapmıştım... Yaşanan şuydu, ben jandarmalar eşliğinde komutan ve savcı ile birlikte köyden gittikten sonra annem mezardan çıkarılmış, bedeni bir bıçakla parçalanmış ve parçaları yeniden gömülmüştü. Ben annemin parçalarının toprağa her bastığımda karşıma çıkacağını sanırdım. Ninem ve amcam, annem mezardan çıkarılıncaya kadar "yetmez, yetmez!” diye bağırmışlar sonra susmuşlar. Ninemin ağladığını söyleyenlere ise hiçbir zaman inanmadım.

Bizi çembere alan askerler silahlarını omuzlarına atmış bekliyorlardı. Ne olacaktı, kız kardeşim nereye gömülecekti? Onlar çekip gittiklerinde, beni onunla yalnız bırakacaklar mıydı? Hiçbirini bilmiyordum. On sekizinde bir genç kız olduğunda, bir defasında bana rüyasını anlatmıştı. Rüyasında annemin mezarını açıp, parçalanan cesedini kumaşlara sarıp yeniden dikiyormuş. Daha sonra annemi yeniden gömüp eve geliyormuş; ama eve geldiğinde bir de bakıyormuş ki annemizin parçalarını sardığı kumaş kendi üzerinde bir elbiseye dönüşmüş! Kız kardeşim koşarak kendini köyümüzün yukarısındaki nehre atıyormuş; ama ne yaparsa yapsın bir türlü kollarını bacaklarını, bütün vücudunu saran elbiseyi çıkaramıyormuş. Elbiseyi çıkarmak için kendini kesmeyi düşündüğü anda da uykusundan ağlayarak uyanmış. Rüyasını bana ağlayarak anlatmıştı, sonra birbirimize sarılıp ağlamıştık. Kız kardeşim, ufkumuzun ölüm ve korkuyla çizildiği bu köyde her şeyi anlamaya çalışmadan belki de rüyasında anlamıştı. Ben delirmeden ama delirmek için saatlerce zihnimin girdaplarında nefes nefese koştururken anlayamamıştım.

Parçalanmış bir kadın bedeni elbise yapılıp genç kızlara giydiriliyor. Onların örtüklerinin kumaşı, kadın ölümlerinden örülmüştü. Bu nedenle gülüşleri yarım, sesleri kısıktı. Ve biz bir kadının örtüklüğünü, ölümün ikiz kardeşi olarak açan erkeklerde katilliğimizden başka bir şeygiyinmeyen ruh çıplaklarıydık...

İşte tüm bunları kız kardeşimden uzakta, onun rüyasını düşünürken ağlayarak anlamıştım. Yıllar boyunca annemin o bilinmeyen adamla yatıp yatmadığını sormuştum kendime. Ama kız kardeşimin rüyasını anladıktan sonra artık bu soruyu önemsememeye başlamıştım. Şimdi tüm bunları kız kardeşimle konuşmak istiyordum; ama artık o yoktu... Uzandığı toprakta en son neyi düşündüğünü bilmemek bana acı veriyordu.

Anneme yapılan haksızlığı anlamsız, yargılayıcı sorular yüzünden çok geç anlamıştım. Kız kardeşimi hiçbir soru sormadan anlamak istiyordum.

Rüyasında yaşam kabusunun sırrını çözen o genç kızın, kanla örtülmüş bedenine daha fazla bakamadım. Askerler kız kardeşimi yerden kaldırıp bir araca yerleştirdiler. "Köye gömeceksiniz, değil mi?" diye sordu komutan. Başımı salladım. “Tahir oğlum, Allahın emri!” dedi. Gözlerini görmemek için başımı önüme eğdim. Ben de arabaya, komutanın yanına bindirildim. Konuşuyordu durmadan, rüzgâr esiyordu. Gözlerimden yaşlar akıyordu yanaklarıma. Parmağımı göz yaşlarımla ıslatıp burnuma götürdüm, yağmur kokuyordu göz yaşlarım. On üç yaşımdan beri ilk defa katilliğimden soyunduğumu hissettim. Annem öldüğünde bir tek kız kardeşim ağlamıştı ve şimdi benim göz yaşlarım onunki gibi yağmur kokuyordu.

Nibel Genç
E Tipi Cezaevi / Burdur

* Marsilya Akdeniz Forumu Öykü Yarışması - 2005 Birincilik Ödülü

www.djonurcan.ile.biz        NİBEL GENÇ SUNSOZ TEŞEKKURLERIMI  BIR  BURC  BILIRIM  SAYGILAR DJ_ONUR
 

 
 
       

DJ_ONUR

feci halde kadın yüzün güneş öpücüğü
sen ki düşlerime teyellediğim sarı papatya
harbi söyle hiç yüreğin kekelemeden:
sahi kaç amperdir kalbinin akım şiddeti
kaç desibel susar kırmızısı umudunun
bulutları öperken tenindeki ince kuşlar



fena halde ela gözlerin uçurtma şenliği
sen ki ömrüme yağan umut sağanağı
harbi söyle hiç yüreğin kekelemeden:
sahi kaç kırlangıç silindi göğünün seyir defterinden
kaç baharı ıskaladın elinde ölüm çiçekleri
karanlığa koşarken içindeki masumiyet tayları 




 

 
DJ_ONUR  
 
Kullanıcı adı:
Şifre:
 
SITAR GUNDEM  
 
islamiweb.net
 
GAZETELER  
 






 
HOŞGELDINIZ 29406 ziyaretçiDJ_ONUR*****

www.fenerbahceoniki.tr.gg

www.ligtvmac.ile.biz 24 SAAT CANLI HABER SPOR MAGAZIN LIG TV

www.kodbanks.tr.gg

www.ligtvmac.ile.biz 24 SAAT CANLI HABER SPOR MAGAZIN LIG TV

www.kodbanks.tr.gg

www.ligtvmac.ile.biz 24 SAAT HABER SPOR MAGAZIN LIG TV

www.kodbanks.tr.gg

www.ligtvmac.ile.biz
24 SAAT HABER SPOR MAGAZIN LIG TV..
İzlenme: 22372
Toplam: 1754620
2009-2010 sezonunda takimlarimiza basarilar dilereiz...... www.ligtvmac.ile.biz. COPYRIGTS www.ligtvmac.ile.biz ©2009



www.djonurcan.ile.biz

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol