DJ_ONUR********HOŞGELDİNİZ.
SİTE SAHIBI DJ_ONUR  
  İSTEYE GIRIŞ
  ZİYARETCI DEFTERI
  SILAYT FOTO
  ONURFM CANLI DINLE
  KAYIT UYE OL
  UYE OL MUTLU OL
  YARDIM DERNEKLERİ
  İSLAM VE BİZ
  RESIMLERIMIZ
  SİTE GİRİŞ İNTRO
  İL İLCE YEREL HABER
  youtube
  İDEAL MESLEYINIZ
  ANKET YAP
  SPOR CANLI
  VİDEO İZLE SUPER
  OYUN MERKEZİ
  DUYURULARIMIZ
  Osmanlıda giyinim
  BURSA
  YEMEK TARIFLERİ - SON YENİLİKLER
  DJ_ONUR
  GAZETELER
  MP3 ODASI
  HABER MERKEZİ
  TIKLA GİRİŞ YAP
  KISISEL GUNCEL SAYAC
  UYE OL MUTLU OL
  2008 RESIMLERIM
  AŞKIMIN DUNYASI
  DERIN SEVDA
  KARA DENIZDEN AŞK
  Yeni Download Populer
  SIRLAR DUNYASI
  BIR HAYAT BİR HİKAYE
  SÜRÜCÜLER (DRIVERS
  SOHBET ODASI
  SİTENE TC KİMLİK
  PROGRAM KATEGORİLER
  SAYIMIZ FARKIMIZ
  Ülkelerin Tanıtımı
  Tarihte Bugün
  Telefon Şakaları
  Kayan Popüler Videolar
  Değişen Resimler
  ÖNEMLI DUYURU
  TV SOHBETI YAPABILIRSINIZ HEM TV IZLEYIN
  RÜYA TABİRleri
  İSİMLER VE ANLAMLARI
  KENDİ RADYONU KUR DJ OL
  GAZETE YAZARLARI
  KOMEDI BULMO
  BİR HİKAYE
  İLK MEKTUP
  Azerbaycan'ın Tanıtımını
  Tv Rlevizyon Hakkında Bilgi Tarihi Nedir
  OSMANLI Hakkında Bilgi Nedir Kimdir
  Fatih Sultan Mehmed (II. Mehmed)
  Mynet Nedir Hakkında Bilgi
  MSN Mesenger Hakkında Bilgi Tarihi Nedir
  Cem Uzan Hakkında Bilgi Kimdir
  Microsoft Hakkında Bilgi Tarihi Nedir
  Google Google Hakkında Bilgi Google Tarihi
  Müslüman virüs pornoyla savaşıyor!!!
  İkizler kendilerine özgü dil geliştirdi
  Dünyanın en pahalı 10 şehri
  Nükleer Silahlı Ülkelerin Sıralandırılması
  başörtüsü
  BAŞKA BIR DUNYA
  ŞARKI SÖLZERİ
  efektli gul
  pencere gif
  online bilgi
  DOGA GIFLERİ
  DİNİ GİFLER
  CİCEK RESİMLERİ
  DOST SİTELER
  Sigaranın faydaları süper
  AŞK OLCER
  SUPER ŞİİR OKU
  İDAA VE SON MACLAR
  SUPER ŞİİR
  gulsum şiir
  Ben Senin ugruna ölürüm
  MARALIM SIIR
  GuZéL DiYé SéVénin
  SUPER SÖZLER BUNAR
  Sapka kanunun getirdikleri
  Söze Köz Düşürdüler
  KOKU
  Hücremde sessizlik
  DJ HULYA DJ DERYA DJ Rachael Star
  s
  ORNEK
HABER MERKEZİ

Özgürlük ve güvenlik dengede mi?
DJ_ONUR tarih 02.04.2008, 14:35 (UTC)
 Sonunda Türkiye de, terörle mücadele mevzuatında değişiklik yapmaya yöneldiğini açıkladı. Dünkü basında, ilgili kanun tasarısının Meclis'e sevk edileceği bildiriliyordu. Bilindiği gibi, dünyada da bu yönde güçlü bir eğilim var. Bilindiği gibi, bunun nedeni 11 Eylül saldırıları ve bundan doğan endişelerdi. Ancak, bu konuda, dünyanın demokrasi olarak tanımlanabilecek ülkelerinin bugün geldiği yer hiç de övünülecek bir tablo sergilemiyor.
Terör, karakteri itibarıyla, hedef aldığı çevreler üzerindeki beklenmedik bir şiddet etkisine bağlı olarak irtifa kazanmaya çalışır. Siyasi çevrelerin ve toplumların böyle bir şiddet dili karşısında etkilenmemesi elbette çok zor. Ancak öte yandan, buna karşı ezici bir kuvvetle gözü kara bir mücadeleye girişilmesi de, zaten teröre karşı bu mücadelede bir tür yenilgiye eşdeğer.
Bu konuyla ilgili çok bilinen bir örneği aktarmak isterim. Bu, kısaca 'patlamaya hazır bomba' senaryosu (thicking bomb scenario) olarak adlandırılır. Ve şöyle özetlenebilir: Herhangi bir yere yerleştirilmiş ve aktif durumda bulunan bir bombanın olduğu bilinmektedir.
Ancak yeri konusunda bir bilgi edinilememiştir. Bu bilgiye sahip olduğunu bildiğiniz bir kişiyi ele geçirdiğiniz varsayıldığında, kamu makamları bu kişiye karşı demokratik bir ülkede hukukun belirlediği sorgulama sınırlarına uymak zorunda mıdır, yoksa diledikleri biçimde hareket edip bu kişiyi konuşturmak için her türlü baskıya başvurulabilir mi? Bunun ne anlama geldiğini ayrıca açıklamaya sanırım gerek yok.
Bu soruya (ya da soruna) hükümetlerin ve toplumların verdikleri cevaplar, tahmin edileceği gibi değişebiliyor. Örneğin İsrail'de, bundan yaklaşık 10 yıl kadar önce, bazı üst düzey hukukçular bile, böyle bir vakada yapılan sorgulama sırasında, şüpheli kişiye karşı gözle görülür bir baskıda bulunulabileceğini savunmuşlardı. Ve böyle bir muameleyi 'toplumsal meşru müdafaa' (social self-defence) şeklinde temellendirmeye çalışmışlardı. Hukukta ve uluslararasında genel olarak kabul gören insan hakları standartları arasında, hakların sınırlandırılmasına dair böyle bir müdahale ölçütü yoktur.
Bu 'hukuki' tezi savunan o hukukçu-lardan bazılarının, daha sonra, böyle bir yaklaşımın meyilli, kaygan bir zeminden yuvarlanmak anlamına geldiğine dikkat çektiğini hatırlıyorum. Burada, yuvarlanan kim diye sorulabilir. Cevap basittir: O toplumun kendisi.
Bu tür kestirme ve ilk bakışta teröre karşı mücadelede çok etkili olduğu izlenimi veren yöntemler (ve tezlerin), aslında belli bir şiddet etkisi altında üretilmiş öfke ve tepkinin ifadesi olduğu kuşku götürmez. Zaten asıl tehlike de bundan doğar. Zira bu, 'meşru' olarak şiddete başvurma yetkisi kendisine tanınmış kamu görevlilerinin, olağan olarak daha sınırlı olan bu yetkilerinin bu defa genişletilmesiyle ilgili bir tutum değişikliğidir. Bu meşru şiddete başvurma yetkisinin varlığı, her zamankinden daha titiz bir ölçmeyi gerektirecektir. Bunu, hem yürütme organı hem de yargının takip etmesi gerekecektir.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bu bağlamda, "Bütün amacımız, özgürlüğü ve demokrasiyi güvenlik içinde yaşatmak, hukukun üstünlüğü ilkesini eksiksiz tesis etmek"tir diyor (Radikal, 19 Nisan 2006). Bu takdirle karşılanacak bir görüş. Ancak toplum olarak şu soruları sormaya da hakkımız olduğunu düşünüyorum. Terörle Mücadele Kanunu'nda yapılacak değişikliklerde güvenliğin sağlanması asıl olduğuna göre, uygulamada bunu titizlikle ve isabetli yorum ve saptamalarla inşa edecek bir anlayışın güçlendirilmesi konusunda , acaba hangi ek tedbirler kabul edildi? Ve bu tedbirlerin etkili bir biçimde uygulanması konusunda, yürütmenin ilgili birimleri ve yargının nasıl bir hazırlık içinde olması düşünülüyor?
Hükümet adına yapılan açıklamalarda, isabetli olarak, bir 'özgürlük ve güvenlik' dengesine özen gösterildiği sürekli vurgulanıyor. Bu yaklaşımın 'güvenlik' cephesinde yeni kanun değişikliği yer alıyorsa, acaba 'özgürlük' cephesinde hangi tedbirler yer alıyor?

 

Sevr'e protesto
DJ_ONUR tarih 02.04.2008, 14:34 (UTC)
 Kürtlerin içinde 'bağımsız Kürdistan' kurmak isteyen küçük bir milliyetçi grup vardı. Başlarında Şerif Paşa'nın bulunduğu bu 'Jön Kürtler,' İtilaf Devletleri ile anlaşarak önce Kasım 1919'daki Paris Konferansı, sonra 10 Ağustos 1920'deki Sevr Anlaşması'nda boy gösterdiler ve Sevr'e, 'Kürt halklarının Türkiye'den bağımsızlık elde etmeleri' yönünde bir madde eklettiler. Ancak bu kadro, Doğu Anadolu'daki Kürt liderler tarafından şiddetle kınandı. Erzincan'dan 10 ayrı Kürt aşiret lideri, Fransız Yüksek Komiserliği'ne, 'Türklerin ve Kürtlerin soy ve din itibarıyla kardeş olduklarını' vurgulayan protesto telgrafı yolladı. Bediüzzaman Said Nursi, Ahmet Arif ve Mehmet Sıddık, Kürtler adına yayımladıkları ortak yazıyla, Sevr Anlaşması'nı lanetledi. Kürt din âlimleri de Milli Mücadele lehinde Anadolu müftülerinin yayımladığı fetvayı imzaladılar.
Lozan görüşmeleri yapılırken Batılı devletlerin Kürtleri 'azınlık' olarak görmekte ısrar etmeleri üzerine ise Bitlis milletvekili Yusuf Ziya Bey, 3 Kasım 1922'de Meclis kürsüsüne çıkıp şöyle demişti: "Avrupalılar diyorlar ki, 'Türkiye'de yaşayan akalliyetlerin (azınlıkların) en büyüğü, en kesretlisi (kalabalığı) Kürtlerdir.' Bendeniz Kürdoğlu Kürdüm. Binaenaleyh bir Kürt mensubu olmak sıfatiyle sizi temin ederim ki Kürtler hiç bir şey istemiyorlar. Biz Kürtler vaktiyle Avrupa'nın Sevr paçavrası ile verdiği bütün hakları, hukukları ayaklarımız altında çiğnedik ve bütün manasıyla bize hak vermek isteyenlere iade ettik. Türklerle beraber kanımızı döktük, onlardan ayrılmadık ve ayrılmak istemedik ve istemeyiz."
Bir sonraki celsede ise Bitlis, Erzurum, Kastamonu, Mardin, Muş, Siirt, Urfa, Pozan, Diyarbakır, Van milletvekillerinin hepsi şu cümlelerin altına imza attılar: "Türk, Kürt bir kütle-i vahidedir. Kürtler, hiç bir vakit Türkiye camiasından ayrılamaz ve bunu ayırmak için hiç bir kuvvetin tesiri yoktur." (Kaynaklar ve daha fazla detay için
Bkz: Mustafa Akyol, 'Kürt Sorununu Yeniden Düşünmek', 2006)
'Soy ve din kardeşi' oldukları Türklerle birlikte Türkiye için canlarını ortaya koyan tüm bu 'çılgın Kürtler'in bugün kemikleri sızlıyor olmalı. Çünkü Kürtlük adına hareket ettiğini ileri süren bir terör örgütü 30 binden fazla vatandaşımızı katletti ve hâlâ da kan dökmeye devam ediyor. Türkiye'ye ve Türklüğe karşı fanatik bir nefretle dolu etnik Kürt milliyetçiliği, hem Türklere hem de Kürtlere acı ve ölüm getiriyor. Öte yandan da bir grup marjinal Türk ırkçısı, 'tarih boyu Kürt ihaneti' masalları uydurarak, Kürt vatandaşlara karşı husumet körüklüyor.
Türkiye'nin etnik bir gerilime sürüklenmemesi için, iki etnik milliyetçiliği de yenmemiz gerek. Ve bunun bir yolu 'çılgın Türklerin ve Kürtler'in gerçek hikâyesini yeniden hatırlamak. 'Bir hilal uğruna' birlikte savaşmış ve can vermiş o yüzbinlerce şehidin hatırası, Türkiye'nin bölünemezliğinin en dramatik işareti olsa gerek.
 

'Şu çılgın Kürtler'in hakkını vermeli
DJ_ONUR tarih 02.04.2008, 14:33 (UTC)
 Her Türk'ün gurur duyacağı 'Şu Çılgın Türkler'deki kahramanlık öykülerini okurken, herkese hakkı verilmeli: O çılgın Türklerin arasında onbinlerce isimsiz Kürt kahraman da var. Ülkenin etnik gerilime sürüklenmemesi için, iki etnik milliyetçiliği de yenmemiz gerek
Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıktığında Kürtlerin sadakatinin farkındaydı ve daha önce Diyarbakır'da 16. Kolordu'da görev yaparken tanıdığı bu insanlara güveniyordu. 16 Haziran 1919'da Kâzım Karabekir Paşa'ya yolladığı şifrede, "Doğu vilayetleri halkının, Ermeni çetelerinin acımasızlığına ve taarruzlarına hedef olmuş, en büyük felaketi görmüş bir unsur olmak sıfatıyla, birlik ve fedakârlık lüzumunu en önce takdir ettikleri iftiharla görülmektedir" diyor ve şöyle devam ediyordu: "Bu sebeple ben Kürtleri de bir öz kardeş olarak ağuşumuza (bağrımıza) katıp tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu dünyaya Müdafaa-i Hukuku Milliye cemiyetleri vasıtasıyla göstermek karar ve azmindeyim."
Zaten Kürt aşiretleri de, 'din ve vatan uğrunda açılacak mücahedeye katılmaya hazır olduklarını', Kâzım Karabekir Paşa'ya bildirmişlerdi. Erzurum civarındaki Kürtler, İstanbul'un İngiltere tarafından işgaline çok üzülmüş ve ilgili makamlara yolladıkları bir telgrafta "Hilafet ve Saltanat makamının uğradığı tecavüz ve ihanetin tazmini ve mevcudiyet ve istiklalimizin temini için son damla kanlarımıza kadar mukavemete ahdediyoruz" demişlerdi. Atatürk, Kürtlerin bu hassasiyetlerini gözeterek ve kimliklerini onore ederek, onları Milli Mücadele'ye kazandırdı. Hamidiye Alayları'ndan kalan Kürt milisler önce Müdafaa-i Hukuku Milliye cemiyetlerine sonra düzenli orduya katıldılar. Urfa ve Maraş'ın düşman işgalinden kurtarılmasında çok önemli roller üstlendiler. İsmet Paşa'nın ifadesiyle, "Milli Mücadele devamınca canla başla gayret gösterdiler
 

İzmir Körfezi'ndeki Gazlar Depremin Habercisi Değil
DJ_ONUR tarih 02.04.2008, 14:26 (UTC)
 Dokuz Eylül Üniversitesi (Deü) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof.dr. Atilla Uluğ, İzmir Körfezi'ndeki Gaz Çıkışının Artmasının Depremin Habercisi Olduğuna Yönelik Haberlere, "Bu Gaz Odacıklarının Körfezdeki Derin Bir Faydan Çıkan Gaz Olduğu Konusunda En Ufak Bir Bilgi Yoktur. Panik Yapmaya Hiç Gerek Yok" Karşılığını Verdi.

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Atilla Uluğ, İzmir Körfezi'ndeki gaz çıkışının artmasının depremin habercisi olduğuna yönelik haberlere, "Bu gaz odacıklarının körfezdeki derin bir faydan çıkan gaz olduğu konusunda en ufak bir bilgi yoktur. Panik yapmaya hiç gerek yok" karşılığını verdi.
DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Atilla Uluğ, İzmir Körfezi'nin dibinde gaz çıkışının artmasının depremin habercisi olduğuna yönelik haberlerle ilgili açıklama yaptı. İzmir Körfezi'ndeki gazların metan gazı olduğuna ve hiçbir şekilde bir deprem belirtisi olmadığına dikkat çeken Uluğ, şöyle konuştu: "İzmir Körfezi'nin içindeki metan gazları yıllar önce bir araştırmamız sonucunda ortaya çıkmıştı. İzmir Körfezi'nin taranması sırasında bir problem olmasın diye metan gazlarının yerlerini tespit etmiştik, bu gazlar her zaman var. Gediz Nehri binlerce yıl İzmir Körfezi'ne akmış ve beraberinde getirdiği organik maddeler, bitkiler, balık ölüleri zaman içerisinde çürüyerek bunlar metan gazı oluşturmuşlardır, kumların içine birikmişlerdir. Bunlar herhangi bir zeminin sallanması durumunda, bu deprem de olabilir atmosfere çıkması durumunda yanarlar. Deprem sonrası denizden, gölden ateş çıkması gibi. Hem karada hem denizde çalışmalarımız var, ölçümlerimiz var. Bu gaz odacıkların derin bir faydan çıkan gaz olduğu konusunda en ufak bir bilgi yoktur. Halkımızın depremle ilgili çıkan haberlerle tedirgin olmasına gerek yok. Bölgemizde uzun yıllar içerisinde önemli depremler olabilir. Öyle bir şey olursa da zaten bilim adamlarımız da çalışıyor, vakitlice söylemeye çalışırız." İzmir Körfezi'nde yanan bir gazın söz konusu olmadığını belirten Uluğ, dolayısıyla bu gazların depremle ilişkilendirilemeyeceğini söyledi. Körfezdeki gazların deprem belirtisi olamayacağını hatırlatan Uluğ, deprem sırasında bu gazların atmosferle birleşerek yanmasının deprem belirtisi olabileceğini anlattı. Körfezdeki gazların metan gazları olduğunu, çürümeyle bağlantılı olduğunu ifade eden Uluğ, vatandaşların panik yapmasına gerek olmadığını sözlerine ekledi.


 

DPGenel Başkanı Süleyman Soylu,
DJ_ONUR tarih 02.04.2008, 14:25 (UTC)
 Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, Türkiye'de gidişatın iyi olmadığını söyledi. Soylu, "Şimdi olaylara daha sağduyulu yaklaşılmalı." dedi.
Kocaeli Ünivesitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yatan bir yakınını ziyaret etmek için Kocaeli'ye gelen DP Genel Başkanı Soylu, ziyaret öncesi KOÜ Rektörü Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu'nu makamında ziyaret etti. Çıkışta gazetecilerin sorularını cevaplayan Soylu, Türkiye'nin son günlerde içinde bulunduğu gergin ortamı değerlendirdi.


Türkiye'nin çok zor bir süreçle karşı karşıya geldiğini aktaran Soylu, gergin ortamın iki taraflı olarak ortaya çıkartıldığını söyledi. Hükümetin gergin ortamı yatıştırması gerektiğine değinen Soylu şöyle konuştu: "Türkiye 8 ay önce bir seçim yaptı ve bir irade ortaya koydu. Ne gariptir ki Türkiye bu süre içinde hiç yaşamadığı gerginliği yaşıyor. Seçim öncesinde de gerginlik vardı. Seçim sonrası daha önemli gerginlikler oldu. Gerginliği tek taraflı görmek yanlışlık olur. Görüyoruz ki Türkiye'yi yönetmesi gereken hükümet, maalesef gerginliğin önemli bir tarafı. Türkiye'yi sağlıklı bir limana çekmesi gereken, sağduyuya çağırması gereken hükümet de gerginliğin çok ciddi bir tarafını oluşturuyor."

Türkiye'nin bu meseleye çok daha sağduyulu yaklaşması gerektiğini de aktaran Soylu, gidişatın iyi olmadığını aktararak, sorumluları uyardı. Soylu sözlerini şöyle tamamladı: "Türkiye'nin yarınlarını bu özgürlük yuvaları olan üniversiteler değerlendirmeli ve yönetmeli. Oysa neredeyse Türkiye buralara kör bakar hale geldi. Buralara bakmayan, buraları kaale almayan, buralardan faydalanmayan hale gelmiştir. Türkiye'de milletin değerleri üzerinde çatışır hale gelindi. Onun için bu süreci iyi okumak ve iyi anlamak lazım. DP'nin bu süreçte tavrı nettir. DP'nin tavrı demokrasiden yanadır, özgürlükten yanadır ve hukukun üstünlüğünden yanadır. Ancak bu hukukun üstünlüğü hukukun vesayeti değildir. Demokrasi çoğunluğun faşizmi değildir. Bunu tarafların iyi algılaması ve iyi okuması lazım. Türkiye'nin bugün bu meseleye çok daha sağduyulu yaklaşması lazım. Gidişatın iyi olmadığı kanaati taşıyorum. Herkes bir tedirginlik yaşıyor." (Cihan Haber Ajansı)
 

EvTurkcell Geldi
DJ_ONUR tarih 02.04.2008, 14:13 (UTC)
 
EvTurkcell’de müşteriler cep telefonlarından 8008’i arayıp bu hizmeti kullanmak istedikleri yeri cep telefonlarına tanımlıyor.

Bunun hemen ardından Turkcell o bölgeyi ev alanı olarak belirleyerek bu lokasyondan, cep telefonundan sabit hatlara doğru yapılacak görüşmeleri indirimli hale getiriyor.

TÜM HATLAR KULLANACAK

Hem faturalı hem de Turkcell hazır kart kullanan bireysel müşterileri yararlanabilecek. EvTurkcell servisine abone olan faturalı hat müşterilerin aylık 7.5 YTL (KDV dahil ÖİV hariç) sabit ücret karşılığı, ev alanı olarak belirledikleri yerden, yurtiçi sabit hatlarla dakikası 5 YKr’ye (KDV dahil ÖİV hariç) konuşabilecekler.

Turkcell hazır kart kullanan bireysel müşteriler ise abonelik ücreti ödemeden, ev alanı olarak belirledikleri yerden yurtiçi sabit hatlarla dakikası 1 kontöre konuşabilecek.

Bu tarife halen Türk Telekom’un StandartHatt’taki sabit hat ücreti olan 12.55 YTL’den ve HesaplıHatt sabit ücreti olan 7.90 YTL’den daha ucuz. StandartHatt’taki dakika ücreti ise şehir içinde 6.8 YKr, şehirlerarasında 8.1 YKr düzeyinde bulunuyor.

İLK ETAPTA BİREYSEL MÜŞTERİLER

Turkcell Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Lale Saral Develioğlu, ‘İşyeri ile ilgili bir kısıtlama var mı?’ şeklindeki bir soru üzerine, ‘İlk etapta bireysel müşterilere açtık. Bireysel müşteriler hangi alanı ev diye tanımlarlarsa o alanda indirimli konuşabilecekler’ dedi. Müşterilerin ev alanı olarak tek bir yeri seçmeleri gerektiğini ifade eden Develioğlu, 15 günde bir ev alanının değiştirilebileceğini söyledi. Develioğlu, yeni servisin, teknoloji yatırımı olarak 200 bin dolarlık bir bütçesi olduğunu kaydetti

 

<- Geri  1  2 

Devam->

DJ_ONUR  
 
Kullanıcı adı:
Şifre:
 
SITAR GUNDEM  
 
islamiweb.net
 
GAZETELER  
 






 
HOŞGELDINIZ 29681 ziyaretçiDJ_ONUR*****

www.fenerbahceoniki.tr.gg

www.ligtvmac.ile.biz 24 SAAT CANLI HABER SPOR MAGAZIN LIG TV

www.kodbanks.tr.gg

www.ligtvmac.ile.biz 24 SAAT CANLI HABER SPOR MAGAZIN LIG TV

www.kodbanks.tr.gg

www.ligtvmac.ile.biz 24 SAAT HABER SPOR MAGAZIN LIG TV

www.kodbanks.tr.gg

www.ligtvmac.ile.biz
24 SAAT HABER SPOR MAGAZIN LIG TV..
İzlenme: 22372
Toplam: 1754620
2009-2010 sezonunda takimlarimiza basarilar dilereiz...... www.ligtvmac.ile.biz. COPYRIGTS www.ligtvmac.ile.biz ©2009



www.djonurcan.ile.biz

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol